Günlerden bir gün bir bimbo sürüsü azgınlığın verdiği yetkiye dayanarak Amka Kuşu’ndan yardım istemiş. Fakat bu kadar büyük bir kuş daha önce görmedikleri için ne yapacaklarını bilememiş. Günlerce Amka Kuşu’nun gelip kendilerini duvardan duvara vurmalarını beklemiş. Tam pes etmek üzereyken, öğle teneffüslerinin birinde Amka Kuşu’nun kanadından bir tüy bulmuş. Hep birlikte kızlar tuvaletinin boş kabinlerinden birine girip, el ele tutuşarak "Am-Ka-Ku-şu, Amka Kuşu, Amka Kuşu" diye Amka Kuşunu çağırmış. Ancak bu küçük ayin onlar için zorlu bir süreç olacakmış. Çünkü Amka Kuşunu patlatabilmek için tam 7 postadan geçmeleri gerekiyormuş. Amka Kuşu küsküyü vermeye başlar başlamaz bimbolar, hep birlikte zevkten göğe doğru uçmaya başlamış. Şehveti ve sebatı az olanlar ikinci postayı geçerken pes etmiş, bimboların kimisi de "derin boğaz" diye tabir edilen kısımda dalmış, kalmış. Geride kalanlar sonunda Reverse Cowgirl postasına gelmiş. Burada artık bedenlerini bir kora dönüştüren hazzın aleviyle titreyerek krize girenler olmuş. Sürüden kopmalar devam ederken, Doggystyle postasına girdiklerinde birden diğer her şey anlamını yitirmiş. Amka Kuşunu öttürmenin ahenginin cikcikabinin cikciklemesi kadar muazzam olduğunun tartışmaları başlamış. 69 postasına geldiklerinde ise bimbolardan bazıları bademcikleri cikcik olana kadar Amka Kuşunu bir bülbül edasıyla şakıtmak için and içmiş. Her ne kadar and içmişlerse de bu vadiden de görevi başarısızlıkla tamamlayıp geri dönenler olmuş. Kalanlar ise dişil enerjilerini birleştirerek bir sonraki postaya doğru yol almaya başlamış. Misyoner postasına geldiklerinde ise vadiden zevk ile karışık ağlama sesleri yükselmiş, en arkada sırasını bekleyen bimbo bir fısıltı duymuş. Fısıltı ona Amka Kuşu’nun yeniden doğarken döllerinin bir bukkake sekansı yaratacak kadar fışkırdığını söylemiş. Hemen bunu bir öndekine aktarmış. Bir diğeri, doğuştan Levitra yapıştırdığı için Amka Kuşunun elmastan sert olduğunu iddaa etmiş. Bu söylentiler bimbolar arasında böyle sürüp gitmiş. Yüreği yetenler kalmış, artık mecali kalmayan tayfa yollarına devam etmiş. Bütün bimboların Bukkake postasına geçer geçmez, içlerinde değişik bir his uyanmış. Kimi diğer bimboların lip gloss'larını eleştirmeye başlamış, bir diğeri birinin ipek kirpiklerine laf atmış. Hepsi en önde cumshot'ı ilk alan olmak istemiş, öne geçmek için birbirlerini ezip durmuş. Ta ki volkan patlayana, Amka Kuşu döllerinden yeniden doğana dek… Nihayet Bukkake'nin ananas aromasına vardıklarında, geriye sadece 15 bimbo kalmış. O anda bu 15 bimbo, Zümrüdü Amka kuşunun “10+5, yani 10 numara 5 yıldız” olduğunu anlamış. Diğer kuşların hepsi onun yanında işlevsiz ve bamyaymış. İri, damarlı, elmastan sert bu mükemmel kuş; bu yedi postayı geçen bimbonun ab-ı hayat çeşmesiymiş. Bu 15 bimbo anlamış ki, hep hayalini kurdukları Beyaz Atlı Prens değil; tabiri caiz ise Beyaz Atlı Prensin atının kamaşullahıymış....
Ben de bir teyfolojik hikaye bırakayım o zaman sözlüğe:
Döllerinden Yeniden Doğan: Zümrüdü Amka Kuşu
Efsaneye göre kuşların hükümdarı olan ve sıkıcı derslerin arka sıralarında yaşayan Siqilacci, bilinen adıyla Zümrüdü Amka Kuşu, Teyfo mitolojisinde ortaya çıkan ve zaman içerisinde ünü Mustafa Kemal Mahallesi sınırlarını aşan hikâye ve efsanelerde de yer almaya başlamış bir kuştur. Adını sıkça duyduğumuz, yıllık yazılarına bile konu edilmiş efsanevi kuş Zümrüdü Amka Kuşu, popüler kültürde; patladıktan sonra döllerinden yeniden doğması ile bilinir. Efsanelere göre Zümrüdü Amka Kuşu, Teyfo dersliklerinin arka sıralarında, 120 yaprak kareli biyoloji defterlerinin altında, libidodan yapılmış sıra gözü diye adlandırılan bir yuvada yaşarmış. Her zaman dimdickmiş ve bu yüzden sınıf arkadaşları fermuarının altında Rock n Coke düzenlediğini düşünürlermiş. Aynı zamanda Zümrüdü Amka ne zaman patlayacağını da bilirmiş. Kamışa suyun yürüdüğünü anladığı an, bir elin parmaklarıyla kendine bir kafes örer; daha sonra kafesin içerisine girerek avucun kavurucu ateşiyle alev almayı beklermiş. Dersin bitimine kadar patlar sonra tekrar döllerinden doğarmış.
Merhaba cürüm can gardaşım bitanemle -o bilir kim olduğunu- liseyi başlarken uydurduğumuz kalt'ın bu bizim hikayemiz misali podcaste çekme hayalleri kurduğumuz fakat asla gerçekleşmeyen bir tfl yaratılış miti hikayemiz var. Öncelikle tfl daha yokken çooook çooook uzun yıllar önce yüz yıllardır var olmuş bir bozkır var. -ankara- bu bozkır parçasını tflnin kurucu üç tanrısı eren karayılan çaycı hüseyin ve balçık ibo -erlikle beraber- dünyanın etrafında gezinirken keşfediyorlar, bu kuru toprak parçasına can vermeye karar veriyorlar. Önce gönlümüzün sultanı tatlı mı tatlı hadememizi sonra reis-i cumhuru yaratıyorlar. İlk önce bu iki ilk insan bozkırda kardeş kardeş yaşıyorlar. 7 gün 7 gece her şey güzelken bir anda kıtlık başlıyor. Eren karayılan böyle olmaz diyor. Bunlara bir de ev yapalım. yaşam kaynakları verelim. Herkes onaylıyor bir kişi dışında (3 tane var zaten) balçık ibo. Balçık ibo bu fikre pek sıcak bakmıyor ve diyor ki tek bir şartım var. Kardeş kardeş geçinecekler yoksa bu yuvayı sonsuza kadar lanetlerim. Diğerleri bu fikre ilk başta sıcak bakmasalarda sonra barış ve düzenin şart olduğunu düşünüp onaylıyorlar. Eren karayılan binayı ve kolonları, çaycı hüseyin ise öğrencileri yaratıyor. İlk başta her şey huzurlu. Öğrenciler bu iki insanın altında aile gibiler. Öğretmen yok bir şey yok. Herkes mutlu ve huzurlu. Fakat bir gün reis-i cumhur herkes uyurken bir girişimde bulunur. İlk insana ihanet eder. Sabah herkes uyandığında reis-i cumhur bu binanın en alt katında kocaman bir odada koltuğunda oturmaktadır. Öğrencilere kapitalizmi getirdiğini artık herkesin onlara itaat etmesi gerektiğini söyler. Herkes şaşırır tabii ki ilk insanı tatlı mı tatlı hadememize ne olduğunu sorarlar. Koltuktaki onu sürgün ettiğini onu sonsuza kadar şemsiyesini tutmakla cezalandırdığını söyledi. Herkes şaşırmıştır şok içindedir. Bir anda huzurlu yaşantılarına darbe vurulmuştur. Panik içinde bir çare arar minik öğrenciler. Bunu duyan balçık ibo çok sinirlenmiştir bir hışımla binaya girer. Binayı ve bütün koridorları sanki cehennem kokusu kaplamıştır. Beden dersi sonrası kirli çorabım ya da soyunma odası gibi bir koku... tabi bu kavramlar o zaman anlamsızdı.. balçık ibo der ki, sizi uyarmıştım barışı bozdunuz bende sizi binanın tuvaletlerinin sonsuza kadar b0k kokmasıyla lanetliyorum der. Ve bir kanalizasyon canavarı yaratır. Eren karayılan gelir. Ben de sizi bu binanın bir okul olmasıyla lanetliyorum der ve öğretmenleri yaratır. En son çaycı hüseyin gelir ve der ki bende sizi b0k gibi kantin yemekleriyle lanetliyorum, nixus/yıldız yemeği yaratır. Bundan beridir bu bozkırın içinde sonsuzlukta yaşarlar 12 yılını dolduran öğrencilerin nereye gittiği bilinmez. Belki de yemekhanenin mutfağına gidiyorlardır..